Bir çok çalışan diğerlerine göre iş hayatında daha şanssız olduğunu düşünür. Çünkü; o çok istedikleri proje için onu değil başkasını seçmişlerdir, eğitime başkası gönderilmiştir, herkesin işi rahatken, onlar kafalarını işten kaldıramıyordur. Oysa sosyal hayatımızda olduğu gibi iş hayatında da kendi şansımızı yaratabilmemiz mümkün!. Bunun için anlatması kolay, uygulaması biraz daha sabır gerektiren 4 küçük kuralı kullanabiliriz. Ancak başlamadan önce söylemeliyim ki her sürecin ilk adımı istemektir. Başarılı olmayı istemeliyiz çünkü, istekle çıkılmayan hiç bir yolun sonu gelmez.
1. Tespit Et
Hayat mükemmel değil. İş hayatı da öyle… Dolayısıyla mutlaka düzeltecek ya da iyileştirecek bir şeyler var. İlk adım olarak bunları ortaya çıkarmalı ve bu noktalarda daha detaylı çalışmayı hedef edinmeliyiz. Peki bu tespit aşamasında bize yardımcı olabilecek bir metot yok mu diye sorarsanız, cevabım “Ölçmek, ölçmek ve ölçmek…” olacaktır. Tecrübeniz dahilinde bazı alanlarda gelişim noktalarını tespit etmek için içgüdülerinize güvenmeniz çok yanlış sonuçlar doğurmayabilir. Ancak ölçerek göreceğiniz ve yöneticilerinize gösterebileceğiniz gerçeklerin tadı farklıdır. Ölçebileceğiniz her adımı güvenilir araçlarla ölçmeyi alışkanlık edinin. Ölçmek, bir taraftan sizin tespitlerinize yardımcı olurken, diğer taraftan tespit ettiğiniz konunun gerçekten bir sorun ya da gelişim alanı olduğunu, uzlaşmanız gereken kişilere detaylı olarak anlatırken de sizi yalnız bırakmaz. İlk adımımız, ölçün ve gelişim alanlarını tespit edin.
2. Fikir Üret
Hepimiz aynı beyinle doğarız ve yıllar içerisinde de aynı beyni farklı verilerle doldurmaya devam ederiz. Ben bu noktada, hangi okulu okuduğunuz ya da hangi çevrede büyüdüğünüzün, bu gelişim sürecinde düşünüldüğü kadar fark yarattığına inanmıyorum. Çünkü ekonomik koşullarımız yetersiz de olsa, aile hayatımızla ilgili bir takım limitlerimiz de olsa, eğer hayata bağlı ve yaşamak için amacı olan bir kişiysek hayatı önemseriz ve çabalarız. Mutlaka belirli alanlara daha fazla ilgimiz olur ve o konudaki bilgiyi beynimizde çok daha fazla biriktiririz.
Gün içinde işyerinde nasıl bir baskı altında olursak olalım, akşam evde ne tür sorumluluklarımız olursa olsun, en kötü ihtimalle gece olup da yatakta kafamızı yastığa koyduğumuzda hepimizin şartları eşitleniyor. Bu andan itibaren ünvan ve tecrübe gözetmeden herkes istediği sayıda fikir üretebilir hale gelir. Dilerseniz yatakta, dilerseniz de iş yerinde ya da evde sakin bir anınızda kendinizi diğer etkenlerden izole edip düşünmeye başlayabilirsiniz. Düşüncenin sınırı yok, başarılı olmak için düşünmek ve fikir üretmek zorundasınız. İkinci adımınız, sağlam ve dayanakları olan bir fikriniz olsun.
3. Aksiyona geç
“Ben bunu aylar önce düşündüm, ama adam yapmış” demek istemiyorsak, ürettiğimiz fikrin gerçekleşmesi için aksiyona geçmemiz gerekiyor. Bir çok dahice fikir tozlu raflarda, bilgisayarımızın ya da kafamızın bir köşesinde kalıp unutulduğu için hayata geçemiyor. Fikriniz ne kadar değerli olursa olsun, ne kadar maddi/manevi bir potansiyele sahip olursa olsun, eğer onu hayata geçirmek için bir aksiyon almıyorsanız fikrinizin değeri de – kusura bakmayın – sıfırdır.
Bazen aptalca görünmemek için, bazen de kendimizden emin olmadığımız ya da yeterli cesarete sahip olmadığımız için fikrimizi ekip arkadaşlarımıza ya da yöneticilerimize sunmaktan kaçınabiliyoruz. İşte o an kaybediyoruz. Fikrini sunma cesaretine sahip kişiler ise ilk oldukları için kazanıyorlar. Şu anda büyük mevkilere gelen insanlar, oralara sadece akıllı oldukları için gelmediler. Onlar fikirlerini aksiyona geçirme şansını kullanabilen kişiler. O zaman, üçüncü adımınız, fikrinizi yaşatmak için harekete geçin.
4. Geliştir ve Israr Et
İş dünyasının kolay bir ortam olmadığını hepimiz biliyoruz. Keşke her istediğimize bir seferde kavuşabilseydik. Ancak yöneticinize söylediğiniz her fikir her zaman kabul görmüyor ne yazık ki. Bazen de uzlaşmanız gereken takım arkadaşlarınız sizinle aynı fikirde olmayabiliyor. Eğer böyle bir durum ile karşı karşıyaysanız ve kendi fikrinize sağlam argümanlarla güveniyorsanız, sakın vazgeçmeyin. Fikrinizi eksik kaldığı söylenen noktalarda geliştirmeye çalışarak yeniden deneyin. Farklı bir saatte, farklı bir gün, farklı bir anlatımla ya da farklı argümanlarla yeniden deneyin. Eğer fikrinizin getirileri ile ilgili ölçülebilir tahmini sonuçlarınız varsa mutlaka ikna ederken bunlardan faydalanın. Yönetici ya da arkadaşlarınız sizin fikrinizi reddederken kullandıkları açıklamaları çok iyi algılayarak, çekincelerini giderecek geliştirmeleri fikrinize ekleyin.
Bazen reddedilmenin hiç bir açıklanabilir sebebi dahi olmayabilir. O yüzden moralinizi ne olursa olsun kaybetmeyin. Eğer fikriniz sağlamsa, mutlaka devam edin. Unutmayın, eğer büyük liderler her engele takıldıklarında vazgeçmiş olsalardı, büyük liderler olmazlardı. Liderlerin en sık rastlanan ortak özelliklerinden birisi de kolay pes etmemeleridir. Dolayısıyla başarılı olma sürecinin son adımı, sağlam argümanlarla sürekli olarak yeniden denemek.
Herkese başarılar…
Can Demirağ