21 Aralık 2012. Maya takviminin son günü. Kıyamet kopacak ya da öleceğiz bazılarına göre. Bazılarına göre ise hepsi hikaye. Peki ya siz hiç kendinize sordunuz mu? Bugün gerçekten kıyamet kopsa, bugünün hayatınızdaki son gününüz olduğunu bilseniz, şu anda olduğunuz yerde mi olurdunuz? Neler yapardınız? Aynı hayatı mı yaşardınız?
Şu anda uğraştığınız şeylerle mi uğraşırdınız? Son gününüzü nasıl geçirmek isterdiniz? Yine günlük rutinde uğraştınız onlarca angarya işi yapmaya devam mı ederdiniz yoksa en çok istediğiniz yerde tatilde mi olmak isterdiniz? Güzel günlerde giyeceğinizi düşünerek aldığınız ve aylardır dolapta sakladığınız kıyafetleri hala saklar mıydınız, yoksa üstünüze geçiriverir miydiniz? Düşünsenize son gününüz..
Kilo yapacak diye yememek için kendinizi tuttuğunuz o tatlılar dondurmalar belki de yağlı yağlı yiyecekler… Yememekte ısrar eder miydiniz? Sevgilinizin ya da eşinizin kaprislerine boyun eğmeye devam etmek. Son gününüzü gerçekten onunla mı geçirmek isterdiniz, yoksa onun uğruna belki de yıllardır ihmal ettiğiniz annenize babanıza sarılarak mı?
Eğlencenizden, konforunuzdan kısarak saçlarınızı ağartarak, sağlığınızdan vererek, çocuğunuzu ailenizi daha az görmek uğruna biriktirdiğiniz paralar. O paralar banka hesabınızda kalmaya devam mı ederdi yoksa biraz kendiniz için harcamayı mı tercih ederdiniz? Ya mesai? İşten geç çıkmak ister miydiniz? Yoksa bir an önce eve mi gitmek isterdiniz? Son bir haftanızda tatile de çıkabilirdiniz..
Belki bugün kıyamet kopmayacak ama her gün olduğu gibi dünyadaki bir çok insanın bugün son günü. Bazıları gerçekten ölecek. Ve hiç birisi bunun farkında değil. Sadece onlar değil, hiç birimiz hangi günün son günümüz olduğunu bilemiyoruz. Her gün ölen yüzbinlerce insanın ertelenmiş hayalleri de onlarla birlikte kayboluyor. Eğer son günleri olduğunu bilselerdi acaba onlar hayallerini ertelemeyi isterler miydi? İnanın bana siz de istemezdiniz.
Günlük hayatın günlük rutininde o kadar çok hayalimizi ihmal ediyoruz ve erteliyoruz ki. Kendi eğlenebileceğimiz zevk alabileceğimiz aktivitelerden o kadar çok ödün veriyoruz ki. Ve zevklerimizi, isteklerimizi yaşamaktansa bunları o kadar çok gözardı ediyoruz ki. Hep erteliyor hep geciktiriyoruz. Emeklilikten sonra yaparız, çocuk büyüdükten sonra yaparız, işten çıktıktan sonra yaparız gibi bahanelerle hep ileriye atıyoruz bizi mutlu eden şeyleri, oysa o günün o zamanın bizim için gelip gelmeyeceğini bile bilmiyoruz.
Yukarıda sıraladığım soruları ve kendinize uygun olabilecek onlarcasını sorun kendinize… Herkesin kendine özel çok daha farklı soruları olabilir. Üretin, kendi kendinize sorular yaratın ve sorun. Her yaptığınız işi yaparken bunu gerçekten neden yapıyorum diye sorgulayın. Gelecekte daha konforlu yaşayabilmek için şu anki hayatımızdan çalıyoruz, ancak gelecekte bir hayatımız olup olmadığını bilmiyoruz.
Asla ve asla size sorumsuz davranın demiyorum. Asla yarını düşünmeden yaşayın demiyorum. Elbette yarını düşünerek ve planlayarak yürümeliyiz hayatta. Ama yarını yaşama telaşında dakikaları saatleri ve günleri teker teker ziyan ederken için bugününüzü unutmayın. Çünkü bugünü yaşayacağınız garanti, ama yarını yaşamama riskiniz var. Önemli olan bu dengeyi sağlayabilmeniz. Ağırlığı yarına değil bugüne verin. Bugün kendiniz için yaptığınız her bir hareketin sizi mutlu etme garantisi var ama yarın için yaptıkalarınızın hiç birisinin yok. Yarın mutlu olmak adına yaptığınız fedakarlıklar elinizde olmayan koşullar yüzünden boşuna feda edilmiş hale gelebilir.Bunu bilseniz yine ziyan edermiydiniz saatlerinizi, günlerinizi?
Sorun ve sorgulayın. Otomatik pilota bağlamayın. Her yaptığınızı, her yaşadığınızı hissedin, acısını tatlısını ve tüm duyguları hissedin. Sorun, sorgulayın. Son gününüz, son haftanız, son yılınız olduğunu bilseydiniz gerçekten aynı şekilde mi yaşardınız? Aynı şeyleri mi yapardınız?
Eğer farklı bir şey yapardım diyorsanız, siz şu anda yanlış bir hayatı yaşıyorsunuz…
Şimdi gidin ve en çok yapmayı istediğiniz şeylerden birini yapın. Kırın kafanızdaki paslı zincirleri ve o biraz önce kendinize sorduğunuz ama yapmadığınız şeylerden bir tanesini, ama sadece bir tanesini yapın. Bir kıyafet alın, biraz para harcayın, bir tatlı yiyin, ya da o hep sarılmak istediğiniz ama sarılamadığınız ya da sarılma fırsatı bulamadığınız kişiye sımsıkı sarılın.
Bugününüze sarılın biraz, bakalım nasıl hissedeceksiniz…
Can Demirağ