Bankalar bireysel müşterilerine kredi kullandırırken, hayat sigortası yaptırmayı bir ön koşul olarak getiriyorlar. Krediyi bir an önce kullanma iştahında olan müşterilerse, o anda kredi tutarını alacak olmanın motivasyonuyla, önlerine gelen her türlü koşulu kolaylıkla kabul edebiliyorlar. İlk bakışta, kredi çıkmasının yolu hayat sigortasından geçiyor; yani başka bir deyişle, kredi hayat sigortasından çıkıyor gibi görülüyor.
Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var. İnsanlar hayat sigortalarını, kredi kullanma sürecinin bir angaryası ve gereksiz bir masrafı olarak görürlerken, bazıları içinse hayat kurtarıcı olabiliyor.
Peki nasıl?
Ne yazık ki bizler ölümü veya ölümcül rahatsızlıkları kendimize yakıştıramayız. Bir kasko sigortası yaptırırken, aracınızla ilgili hasar olabileceği ve eğer olursa masraf çıkabileceği farkındalığı ile bu kaskoyu yaptırırken, pek az kişi “ya ölürsem” kaygısı ile gidip hayat sigortası yaptırmayı tercih ediyor. Çünkü hayattaki planlarımız hep ölmemek üzerine. Erken ödemeli tatiller alıyoruz, yazın hala hayatta olacağımızın inancı ile. Uzun süreli mobilya ve elektronik eşya taksitlerine giriyor, arkadaşlarımızdan ya da bankalardan borçlar alıyoruz, bu borçları ödeyene kadar başımıza bir şey gelmeyeceği güveniyle.
Oysa ne yazık ki iş arkadaşlarınıza akşam işten çıkarken “yarın görüşürüz” dediğinizde bile bunun bir garantisi yok. Bir ev, araba ya da farklı bir ihtiyaç sahibi olabilmek için kredi kullanan ve daha sonra ne yazık ki borçlarını ödeyemeden vefat eden kişilerin aileleri, var olan yüklü bir kredi borcu ile karşı karşıya kalabiliyorlar. Üstelik ailenin toplam geliri ve ödeme gücü yarı yarıya, ya da belki daha fazla düştüğü halde. İşte tam bu noktada krediden bir hayat sigortası çıkıyor. Var olan kredi borcunu kapatıyor ve aileye derin bir “oh” çektiriyor. Hatta bazen üste para bile artıyor.
Farkındalığı nasıl arttırabiliriz?
Hayat sigortalarının gereksiz bir masraf olmadığını anlayabilmek için tazminat alan kişilere sormanız gerekir. Onların yaşadığı kayıplara ait üzüntülerin yanı sıra, bir borçları varsa bu borcu ödeme kaygılarını, borçları yoksa geleceğe yönelik geçim kaygılarını bilmeniz ve anlayabilmeniz gerekir. Acılarını ortadan kaldırmasa da, kayıplarını geri getirmese de, tazminat aldıklarında en azından geleceğe yönelik kaygılarını giderebilen insanlarla konuşmanız lazım. Babamın, annemin, eşimin iyi ki hayat sigortası varmış diyen insanlara sormanız lazım.
Türk Sigorta Birliği (TSB) verilerine göre 2015 yılında hayat branşında ödenen toplam tazminat tutarı, 2Milyar TL’nin üzerinde. Hayat ve Emeklilik şirketlerinin poliçe üretimlerinin %79.9’u ise banka satış kanalından gerçekleşmiş. Dolayısıyla bu tazminat tutarının büyük bir çoğunluğunun banka borçlarının kapanmasında, kalan kısımların ise lehtarlara gelecek planlarında kullanmak üzere transfer edildiğini düşünebiliriz.
Krediler mi Hayat Sigortasından, Hayat Sigortası mı Krediden Çıkar?
2 Milyar TL tazminat, kesinlikle az bir tutar değil, ancak hayat sigortalarının yara sarma konusundaki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, insanların bu konudaki farkındalığının artmasıyla, daha da ileri noktalara ulaşması muhtemel. Bu alanda ülke olarak çok daha fazla potansiyelimiz bulunuyor.
Şimdi siz karar verin, Krediler mi Hayat Sigortasından, Hayat Sigortası mı Krediden Çıkar?
Can Demirağ