Hep sorunsuz, kusursuz bir hayatın hayalini kurarız. Oysa aslında bize bir yaşama amacı veren şey, hayatta karşılaştığımız irili ufaklı sorunlardır. Daha farklı bir deyişle, hayatımızda sorunlar olunca onları çözmeyi kendimize amaç ediniriz. Bir kıza aşık oluruz, bütün hayatımızı o kaplar. Bir yere borçlanırız, borcumuzu ödemeye odaklanırız. Yılbaşı yaklaşır, ne yapacağımızın derdine düşeriz. Bütün bunlardan hep şikayet ederiz ama aslında bu olumsuzlukların olmadığı tamamen planlı ve sorunsuz bir hayatımız olsaydı ne kadar monotonlaşacağının farkında olmayız.
Öyle sorunsuz bir hayat mümkün değil ama zaten mümkün olsaydı da istemezdiniz inanın. Yaşadığımız hayat her türlü duyumuza hitap eden bir hediye bize. Kışın soğuğunu, yazın sıcağını, kaybetmenin acısını, kazanmanın gururunu, sürprizlerin şaşkınlığını, kandırılmanın öfkesini bize hissettiren bir hayat bu. Bütün bunların tamamını ve daha da fazlasını hakkıyla yaşamıyorsanız, siz bu hayatı hakkıyla yaşamıyorsunuz demektir.
Hep başarı ve mutluluğa odaklanırız ama evrende her şeyin bir denge içerisinde olduğunu unutmamak gerekiyor. Sizin bir mutluluğunuz başka birisinin acısı olabileceği gibi, başka birisinin mutluluğu da sizin acınız haline gelebilir. İşte bu yüzden sevinçlerimiz olduğu kadar üzüntülerimiz olması, başarılarımız kadar başarısızlıklarımızın olması da çok doğaldır. Yani sürekli başarılı olmanız imkansızdır. Zaman zaman kaybedilebileceğimizi de kabullenmemiz gerekir. Eğer başarısız olduysanız, başarısız olduğunuzu görmeniz gerekir.
Yaptığımız bir işte başarısız olmak, ya da çuvallamak aslında çok da kötü bir şey değildir. Aksine çuvallamak iyidir. çünkü neyin eksik olduğunu, hangi noktaları geliştirmemiz, hangi hataları tekrarlamamız gerektiğine dair ipuçları verir. Başarı ise çoğu zaman tehlikelidir. Çünkü başarılıyken eksiklere hatalara odaklanmazsınız. Diğer taraftan başarısızlık bize başarının sağlayamadığı kadar farkındalık sağlar.
İşte bu yüzden başarısız olduktan sonra bu durumu kabullenip, önce mevcut başarısızlık durumundan kurtulmak, sonra da aynısını tekrarlamamak üzere önlem almamız gerekir. Oysa bir çoğumuz başarısız olduğumuzu ne göstermek ne de kendimiz görmek isteriz. Kabullenemeyiz, başarısız olmamış gibi yaparız. Elde ettiğimizi hedeflediğimiz şeymiş gibi, geldiğimiz noktayı hedeflediğimiz yermiş gibi gösteririz, hem de hiç alakası olmadığı halde. İşin kötüsü, buna biz de inanırız.
Örneğin; bir yarışmaya katılırız, hedefimiz tabi ki birinciliktir. Ancak beşinci oluruz. Mutsuz ve başarısız olmuşuzdur. Bunu kabullenip bir sonraki yarış için hatalarımızı anlamaya çalışmak yerine başarısızlığı kabullenmeyiz. Kendi geldiğimiz noktanın aslında istediğimiz nokta olduğunu savunuruz ve başka etkenlere suç atarız:
“Ben zaten birinci olmak istemiyordum ki. İlk beşi hedeflemiştim. Zaten sakatlığım vardı. Hem benden daha kötü durumda olan daha on kişi daha var”
Tanıdık geliyor mu? Bu sözler bir yarışçının yarış sonrası söylediği sözler. Tabi ki bir çoğumuz yarışlara katılmıyoruz. Ama hayatımızın masum yarışlarında bir çok kere bu tür sözleri söylüyoruz.
Ne zaman mı?
İşyerinde terfi edemediğimiz zaman, hoşlandığımız kız ya da erkek bize hayır dediği zaman, çok istediğimiz kırmızı elbiseyi ya da en son model o telefonu alamadığımız zaman, paranızı katlamak üzere yatırım yapıp, yarısını kaybettiğimiz zaman…
Başarısızlığı kendimiz kabullenmediğimiz zamanlarda, ne yazık ki bir süre sonra bilincimiz canımızın acımadığına inandırır bizi. En kötüsü de bu. İşte bu yüzden yaptıklarımızdaki eksiklikleri, hataları fark edemiyor ve aynı başarısızlığa belki bir kaç kez daha düşüyoruz. Belki bir kaç kez daha acıtıyoruz canımızı. Sırf hata yaptığımızı kabul etmediğimiz için.
Ben örnekleri belirli bir düzeyde tutmaya çalıştım, bir dereceye kadar telefi edilebilir acılar. Diğer taraftan hayatımızda daha temel kararlarımızda da başarısızlıklar yaşayabiliriz. Yaşadığımız şehir ya da ülkeyle, ilişkilerimizle, çocuklarımızla ilgili kararlarımızda da olabiliyor ne yazık ki…
Bazen başarısız oluruz.
Boşverin gitsin. Takıntı yapmayın. Başarısız olduysanız, başarısızlığı kabullenin. Herkese “Ben bu sefer başaramadım” deyin. Kimse size acımayacak, kimse sizi hor görmeyecek. Aksine sizi destekleyenler bile çıkacaktır. Yiğitçe mertçe kabullenin. Başarısızlık korkulacak ya da utanılacak birşey değildir.
Önemli olan; başarısızlığınızın sebeplerini görüp, eğer hala acı verici bir noktadaysanız, bu noktadan bir an önce kurtulmak, bir dahaki sefere aynı hataları yapmamak üzere dersler çıkarmaktır.
Eğer siz başarısız olduğunuzun farkına varamayıp, aynı hataları yapmaya devam ediyorsanız, işte bu gerçek bir başarısızlıktır.
Asıl başarı ise, başarısız olduğunu kabullenerek kendini düzeltmektir.
Çuvallamak iyidir…
Can Demirağ