Apartman inşa etmek gibi bir amacınız olduğunuz düşünün. Ne yaparsınız? Önce yeterince derin bir çukur kazarsınız, sonra büyük bir özenle temelini oluşturursunuz.
Bu temel üzerine teker teker katları dikmeye başlarsınız. En son katı da diktikten sonra, artık daha fazla ilerlenecek bir nokta kalmamıştır, siz de artık kat çıkmak yerine katların içlerini güzelleştirmeye devam edersiniz. Her şey bittiğinde çok güzel bir apartman inşa etmiş olursunuz. Bu örneği neden anlattığımı birazdan anlayacaksınız. Şimdi insanların sorunlara yaklaşımlarına göz atalım.
Ne yazıktır ki biz insanlar sorunlarla karşılaştığımızda, onları çözmek yerine ertelemeye, ya da yokmuş gibi davranmaya meyilliyiz. Yemek yerken dişimiz ağrıyorsa, diş doktoruna gitmek yerine ağzımızın diğer tarafıyla yemek yemeyi tercih ederiz. İş arkadaşlarımızla sinemaya gittiğimizde kocamız kıskançlık yapıyorsa, onunla konuşmak yerine hiç sinemaya gitmemeyi daha kolay bir çözüm olarak görürüz. Yokuş yukarı çıkarken çarpıntımız oluyorsa, kontrole gitmektense yokuş çıkmayı bırakırız.
Bütün bu davranışlar, sorunları çözmek değil, aksine sorunlardan kaçmak, yani onların olmadığı yerlerde yaşamak anlamına gelir. Özetle, yaşanabilir alanımızı daraltmış oluruz. Zaman zaman bunu o kadar çok abartırız ki, üzerinde yaşanacak kocaman bir ova varken, biz sınırlarını kendimiz çizdiğimiz çitlerin dışına çıkamayız. Oysa ne kadar kısıtlarsak kısıtlayalım, biz insanlar doğamız gereği özgürlüğümüze düşkün varlıklarız. Ve yaşam alanımızı daraltmak, o anda en ideal çözüm gibi dursa da, belirli bir süre sonra bizi mutsuzluğa iter.
Şimdi biraz önce inşa etmeye çalıştığımız apartmanın bizim yaşamımız olduğunu düşünün. Hepimizin hayatta belirli hedefleri gerçekleştirmek isteriz. Okumak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, ev sahibi olmak, ikinci çocuk sahibi olmak, araba almak, güzel bir kariyere sahip olmak, çok paraya sahip olmak, meşhur bir aktör olmak… ve bunun gibi yüzlercesi… her insanın hedefleri ve bu hedeflerin öncelikleri birbirinden farklı olabilir. Bu apartman bizim yaşamımızsa, bu apartmanın temeli ve her bir katı bizim hedeflerimizi temsil eder. Her bir katı çıkmamız, o hedefi gerçekleştirdiğimiz anlamına gelir. Yaşamımızın sonunda bir binaya sahip oluruz. Kaç katlı olduğu bizim aldığımız kararlara ve bu kararları uygulayabilmek için çalışmamıza bağlıdır.
Hepimizin kafasında apartmanımız için kaç katlı olacağıyla ilgili bir düşünce vardır, ancak pek azımız yaşamımızda istediğimiz sayıda kat çıkmaya muvaffak oluruz. Çoğu zaman katları çıkmak düşündüğümüzden daha fazla zaman aldığı için hedeflediğimiz katların bazılarından vazgeçer ve artık apartmanın olduğu kadarını güzelleştirmeye çalışırız.
Genelde hedeflerimiz birbirleriyle bağlantılıdır. Okumadan iş sahibi olamayız, iş sahibi olmadan evlenemeyiz, evlenmeden çocuk sahibi olamayız… gibi. Bu da katları sırasıyla çıkmamız anlamına gelir. Nasıl 1. katı tamamlamadan 2. katı yapamazsanız, aynı şekilde hedefleri de belirli bir sıra ile tamamlamamız gerekebilir.
Hedeflerimizi sırasıyla gerçekleştirirken, bir önce gerçekleştirdiğimiz hedefin aslında tam istediğimiz gibi gerçekleşmediğini fark edersek işte bu bir sorundur. (Diğer bir deyişle, 2. katı inşa ederken 1. katın sağlam olmadığını görmek). Örneğin çocuk sahibi olmak isterken evliliğimizin aslında kusursuz olmadığını fark etmek böyle bir sorundur. Ya da, işinizin sürekliliği garanti değilken, bir ev kredisine girmek de benzer bir sorundur.
Bu durumdayken insanlar ufak tefek sandıkları sorunları gözardı ederek binayı inşa etmeye devam etmeye eğilimlilerdir. Çünkü hayat o soruna rağmen devam ediyordur, hem uğraşmak istemeyiz, hem de hedefimizde yer alan kat sayısına ulaşabilmek için kısıtlı bir zamanımız vardır ve kimse geri dönüp 1. katın problemlerini gidermek için zaman kaybetmek istemez. Diğer taraftan, üzerine yeni katları çıktıkça evimiz zaten güzelleşecek diye düşünürüz.
Oysa işte bu, tüm hayatımızı çok ciddi derecede etkileyebilecek, en büyük yanlışlardan biridir. Çürük temel üzerine bina inşa edilmez. Eğer alt katlardaki problemleri gidermeden üstlere kat çıkmaya devam ederseniz, önce elinizde çok güzel bir bina var sanırsınız, ancak o bina en ufak sarsıntıda yıkılır, yerle bir olur. Üstelik böyle bir yıkım size çok daha fazla zaman kaybettirir, elinizde üzerine bir bina inşa edecek temeliniz bile kalmaz.
Eğer bir ev almak istiyorsanız, önce işinizle ilgili sorunları ortadan kaldırın. İşinizin sürekliliğini garanti altına alın. Bunu yapamıyorsanız, kendinize yeni bir iş bulun. Eğer bir çocuk yapmak istiyorsanız, önce evliliğinizle ilgili problemleri çözüme kavuşturun. İnanın bana, bu sorunları çözmek için harcayacağınız çaba, daha sonra en ufak sarsıntıda,binanız yıkılırken kaybedeceğiniz çaba ve zamandan çok daha az olacaktır.
Sorunların üzerini örtmeye çalışmak anlamsız bir çabadır. Çözmeden biriktirdiğiniz sorunlar giderek öyle bir hal alır ki, elinizdeki örtü onları çözmek için yetersiz kalır.
Sağlam bir binaya, yani kusursuz ve güçlü bir hayata sahip olmak istiyorsanız. Sorunlarınızdan kaçmak, onları ertelemek ya da üstlerini örtmek yerine, sorunlarınızın üzerine gidin. Görmezden gelmeyin, onları çözmeye çabalayın.
Unutmayın ki hepimiz uçsuz bucaksız bi ovada yaşamayı hak ediyoruz..
Can Demirağ
[catlist id=209 orderby=date order=asc numberposts=-1]