Bir çoğumuz aslında zorunda olduğumuz için değil de alıştığımız için bazı şeyleri yapmak zorunda hissettiğimizin farkına bile varmayız. Halbuki bu dünyada alternatifi olmayan hiç bir şey yoktur. En seçimsiz sandığımız konularda bile, en zorunda olduğumuzu düşündüğümüz konularda bile aslında bir seçim yaparız. Hayatımızın kalitesini oluşturan en önemli kriter de bu yaptığımız seçimlerdir.
Hayatta gerçekten yapmak zorunda olduğumuz neler var? Bu soruyu size yüzyüze sorsam, eminim ki onlarca belki de yüzlerce şey sayabilirsiniz… İşe gitmek zorundayım, akşam geç çıkmak zorundayım, derslerimi çalışmak zorundayım, akşama yemek hazırlamak zorundayım,… ve daha neler neler. Gerçekten bunların hepsini yapmak zorunda mıyız? Her bir gün, zorunda olduğumuzu düşündüğümüz için yaptığımız şeylerin adedini saysak aklımız şaşar.
Bunların bir çoğunu yapmak zorunda olmadığımızı söylesem?
Bu zorundalıklardan kurtulabilmeniz için size basit bir yöntem sunacağım. Ondan sonra neye aslında ne kadar zorunda olduğunuza siz kendiniz karar verin.
Öncelikle boş bir kağıt ve kalem alın elinize ve yapmak zorunda olduğunuz şeyleri yazın. Liste olarak, her birini tek tek yazın. Aralıklar bırakarak yazın, çünkü altları dolacak. Sonra her bir zorundalık maddesinin yanına neden zorunda olduğunuzu yazın. Yani bir bakıma asıl ihtiyacınızı anlamaya çalışın. Gerekirse bir kaç kere ‘neden’ diye sorarak asıl sebebe erişin. İşte bu şekilde ana ihtiyacı bulduktan sonra, bu ihtiyacı karşılayabilecek diğer alternatifleri (aklınıza gelebilecek herşey) yazın. Her bir alternatifin, (zorunda olduğunuz da dahil) sizin için artı ve eksilerini yanlarına yazın. Ve sonuç olarak gerçekten zorunda olup olmadığınızı ve kendimizi kısıtlayıp kısıtlamadığımızı görün.
Akşama yemek yapmaya çalışmaktansa aslında dışarıdan sipariş verebileceğimizi, her gün çocuğunuzu okula götürmek için 1 saat erken kalkmaktansa kendisine dolmuşa binmeyi öğretmeyi…. vb. bir çok şeyi kendiniz görün. Hatta hayatınızı daha da değiştirebilecek şeyleri yazın. Kocanızdan dayak yemeyi kabullenmektense annenizin evine gidip dava açabileceğinizib, sevgilinizin bir çok kaprisini çekeceğinize kendinize daha uygun bir kız arkadaş bulabileceğinizin, okulun en iri çocuğuna her zaman cebinizdeki tüm parayı vereceğinize, bir de fa disiplin cezası yemek uğruna suratına kocaman bir yumruk geçirebileceğinizin farkına varın.
Bir çoğumuz aslında zorunda olduğumuz için değil de alıştığımız için bazı şeyleri yapmak zorunda hissettiğimizin farkına bile varmayız. Halbuki bu dünyada alternatifi olmayan hiç bir şey yoktur. En seçimsiz sandığımız konularda bile, en zorunda olduğumuzu düşündüğümüz konularda bile aslında bir seçim yaparız. Hayatımızın kalitesini oluşturan en önemli kriter de bu yaptığımız seçimlerdir.
Bir şeyi yapmayı, gerçekten kendimiz için mi seçiyoruz yoksa başkalarının hoşuna gideceği için mi tercihimizi o seçenekten yana kullanıyoruz. Gerçekten zorunda mıyız, yoksa alıştığımız ya da alıştırıldığımız için mi yapıyoruz. Her türlü alternatifi bilerek mi en uygununa karar veriyoruz, yoksa araştırmamak kolayımıza kaçtığı için bildiğimiz tek yolu mu uyguluyoruz. Ya korkulara ne demeli? Bir çok seçimimizi de korktuğumuz için yapıyoruz. Biraz daha cesur olsak aslında yapmayacağımız ve belki de hayatımızı baştan sona değiştirebilecek o kadar şey var ki.
Hepimiz kendi seçimlerimizin mahkumlarıyız. Zorundalıklar çoğu zaman beynimizde ya da beynimizin bize gösterdiği sınırlarda, düşüncelerimizde. Peki düşünüyor muyuz? Düşünsek, düşünmeye üşenmesek, düşünmekten korkmasak yine zorunda kalacak mıyız?
Haydi düşünün bakalım biraz.
– Düşünmek zorunda mısınız?
– Hayır.
Can Demirağ